07 Ocak 2022 - İnci'li Uzmanlar
Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi Kitabı & COP26’dan Paylaşımlar
Türkiye Paris Anlaşması’na uyum sürecinde 2053 yılını, emisyonu net olarak sıfıra indireceği tarih olarak taahhüt etmesi ile beraber; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı geçtiğimiz ay 2053 yılına dair yeşil kalkınma vizyonundan, iklim değişikliğiyle mücadelede bulunduğu ve çalışmalar ve stratejilerinden bahsettiği “Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi” adlı bir yayın paylaştı. Yine kasım ayında; 197 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı yaygın olarak kullanılan adıyla COP26, küresel ısınma ve sera gazı salınım oranlarını azaltma amacıyla birçok önemli karar çıktı.
Geçmiş yıllarda Yeşil Kalkınma yolunda izlenen adımlar, hayata geçirilen politikalar ve uygulanan eylemlerin de yer aldığı kitapta önümüzdeki dönemlerde enerjiden tarıma, ulaştırmadan ticarete, sanayiden atık yönetimine kadar Türkiye ekonomisine yön veren tüm alanlarda geliştirilecek politika, teknoloji ve yeni bir hayat tarzıyla net sıfır emisyon hedefi kararlılıkla hayata geçirileceği; böylece, milli gelirin yükselmesi ve ihracatının artması hedefleri ile yeşil kalkınma devriminin yer almaktadır.
Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi yolunda ele alacağı önemli adımlara baktığımızda;
- 2022’nin ocak ayında özel sektör, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, sanayiciler, uluslararası kuruluşlarla uzun vadeli stratejik eylem planı ortaya konulmak üzere bir iklim şurası düzenleneceği,
- İklim Kanunu hazırlıklarıyla Emisyon Ticaret Sistemi’nin kurulmasına yönelik çalışmalar süratle devam edeceği,
- Türkiye Çevre Ajansının gözetiminde 2022 yılında zorunlu depozito uygulaması başlatılacağı,
- 400 Millet Bahçesi ve ekolojik koridorlar vasıtasıyla yeşil alanlar ve ormanlar eş deyişle yutak alanlar artırılacağı,
- Doğal korunan alanların artırılması ve bisiklet yolu ve yeşil yürüyüş yollarının yaygınlaştırılması hızla süreceği,
- Akıllı şehir ve sıfır atık uygulamalarını yaygınlaştırarak Türkiye’nin her yerinde; enerji verimli, iklime duyarlı yerleşim alanları kurulacağı,
- Ulusal Yeşil Bina Sertifika Sistemi kurulumu ile şehirlerin yeşil şehir vizyonuna göre düzenleneceği,
- SKA’ların takip ve gözden geçirilmesi için iyi işleyen ve katılımcı bir kurumsal koordinasyon mekanizması kurulacağı,
- Yeşil ekonominin en önemli ayaklarından biri olan yenilenebilir enerji noktasında ciddi çalışmalar yapılırken; bu kaynakların da artırılacağı,
- Türkiye’nin her bir ilinde yani 81 ilde sanayi siteleri şehir dışına taşınarak kendi atığını dönüştüren, sürdürülebilir, havaya, suya, istihdama ve üretime fayda sağlayan iklim dostu sanayi siteleri oluşturulacağı,
- Gençlerde iklim dostu bilincin gelişmesi için Türkiye’deki her üniversitenin bir İklim Elçisi seçilerek gençlerin de katkısıyla 207 üniversite kampüsünün hepsi “İklim Dostu Kampüse” dönüştürülmesi sağlanacağı,
- Her bir öğrenci, her bir genç yeşil dönüşüm çalışmalarının parçası olarak, üniversitelerde “Sıfır Atık Üniversite” hedefi ortaya konulacağı,
- Üniversitelerdeki akademisyenlerin geliştirdiği çevre dostu teknolojiler destekleneceği ve bunlardan her alanda istifade edileceği vurgulanmıştır.
Geçen yıl pandemi nedeniyle ertelenen Dünya İklim Zirvesi’nin 26’ncısı bu yıl 31 Ekim - 12 Kasım tarihlerinde İskoçya’nın Glasgow kentinde gerçekleşti.Zirvede en önemli başlıkları ülkelerin ulusal katkı beyanlarının güncellenmesi ve iklim finansmanı ile ilgili konular oldu. COP26’dan önemli notlar ise aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- COP 26’nın çıktılarından biri olan Glasgow İklim Paktı şeffaflıkla ilgili yeni kurallar içeriyor, bu da tüm ülkelerin artık her iki yılda bir emisyonları ve ilerlemeyi bildirmesi gerektiği anlamına geliyor.
- Ülkeler, 2030 iklim planlarını 2025 yerine 2022'nin sonuna kadar "yeniden gözden geçirip güçlendirmek”ile yükümlü. Örneğin; İngiltere'de şirketlerden 'net sıfır' karbon emisyonu hedefine nasıl ulaşacaklarını açıklamaları istenecek.
- Paris Anlaşması’nın 6. maddesi nihayet karara bağlandı. Bu anlaşma, emisyon hedeflerini beklenenden daha fazla azaltan ülkelerin, ekstra ilerlemelerini geride kalan ülkelere satmalarına izin veriyor.
- En az altı büyük otomobil üreticisi ve iki düzineden fazla ülke, 2040 yılına kadar dünya çapında ve 2035 yılına kadar "önde gelen pazarlarda" yeni benzinli ve dizel motorlu araç satışlarını aşamalı olarak durdurma sözü verdi.
- Taahhüdü imzalayan otomobil üreticileri arasında Ford, Mercedes, GM ve Volvo var. Birlikte, 2019'daki küresel satışların kabaca 1/ 4'ünü oluşturuyorlar.
- Ülkeler kömürün aşamalı olarak azaltılması için anlaşmaya vardı. Pek çok ülke de evlere ve iş yerlerine enerji sağlamak için temiz enerjinin en güvenilir ve uygun fiyatlı seçenek olarak sağlamayı taahhüt etti.
- Dünya Bankası gelişmekte olan ülkelerde kömürden çıkışın düzenli bir biçimde organize edilebilmesi için CIF destekli 2,5 milyar dolarlık bir proje başlattı. Türkiye de yakında 2030 ya da 2033 için kömürden çıkış tarihi belirleyecek.
- Gelecekte İngilizler, bir ürünün karbon emisyonunun maliyetinin ödedikleri fiyata eklendiğini görebilir. Dolayısıyla sattığı malların emisyonlarını azaltmaya çalışmayan bir işletme, fiyatlarını artırmak zorunda kalacaktır.
- Tahmini 130 trilyon dolarlık özel finansmanı kontrol eden 400'den fazla finans kuruluşu, yeşil teknoloji için daha fazla para sağlama konusunda anlaştı • Suudi Arabistan dünyanın hidrojen üretim merkezi olmak istiyor. Yenilenebilir enerjiye dayalı hidrojen üretimi için hazırlıklarını anlatırken, yalnızca üretimden bahsetmiyor. Bu amaçla TÜBİTAK benzeri bir yapı ile hem bilimsel araştırmaları hem de ARGE faaliyetlerini destekliyor.
BM Emisyon Açığı Raporu’na göre, Paris Anlaşması ile ülkelerin 1,5 derece hedeflerine yönelik ortaya koydukları karbon azaltımı , nötr olması veya net sıfır taahhütlerü ısınmayı bu derece ile tutmaya yeterli olmadığı yönünde. Bu hedef için emisyonun 2030 itibarıyla yüze 55 oranında azaltılması gerekiyor.Ülkelerin 2030 karbon emisyonu hedeflerini tam olarak tutturabilirse, küresel ısınma bu yüzyılda 2,7 derece civarında sınırlandırılabileceği; Paris Anlaşması’nın ortaya koyduğu iddialı 1,5 derece hedefine uyum sağlamak içinse tüm ülkelerce çabanın yedi kat daha yüksek olması gerektiği belirtiliyor.