Sürdürülebilirliğin, kurumlarda temel bir amaç ve kurum stratejilerinin önemli bir parçası haline gelmesi ile birlikte kurum kültüründe de önemli bir dönüştürücü etkiye sahip olduğu gerçeği artık herkesin yakından hissettiği ve deneyimlediği bir durum. Artık şirketlerimizin kendi faaliyetlerinin çevre ve insanlar üzerindeki etkilerini değerlendirmekle kalmıyor, sosyal ve çevresel konuların şirketlerimiz üzerindeki etkilerini de dikkate alıyoruz.
“Çifte önemlilik” şeklinde adlandırılan ve aslında raporlama jargonunda yer alan bu yaklaşımı bizler de bireysel olarak kurum kültürünü değerlendirdiğimizde; maruz kaldığımız ve çoğunlukla iklim krizinden kaynaklı çevresel ve sosyal etkileri gözlemliyor aynı zamanda üyesi olduğumuz kurumun yarattığı etkileri algılıyoruz. Bu durumu genel olarak birer kurum paydaşı veya sıradan bir tüketici olarak da benzeri şekilde değerlendiriyoruz.
Şirketlerin paylaştığı bilgilerin şeffaflığı doğrultusunda yalnızca yatırımcılar tarafından yapılan risk ve fırsat analizleri sonucu alınan kararlar değil, gençlerin sürdürülebilirlik yaklaşımı net ve şeffaf olmayan şirketlerde iş güçlerini harcamak istememeleri, tüketicilerin elektronik aletlerde enerji sınıflarını artık yalnızca faturaya yansıyacak rakamlar olarak değerlendirmemesi veya günlük hayatta çok basit bir kozmetik üründe gözümüzün ilk aradığı “cruelty free” ibaresinin önemi gibi bakış açış açılarımız bize aslında her an karşılıklı etkileşimleri ve çifte önemliliği sorguluyoruz.
Tüketiciler olarak giderek, sadece ürün fiyatlarına değil, aynı zamanda şirketlerin sosyal ve çevresel performansına da odaklanıyoruz. Sürdürülebilirlik ve çifte önemlilik prensiplerinin, iş dünyasında ve bireyler arasında pozitif bir değişim yaratabileceğini, hem çevresel hem de sosyal sürdürülebilirliği teşvik ederken aynı zamanda iş dünyasının uzun vadeli başarısını destekleyeceğini hepimiz biliyoruz.
Geçtiğimiz ay İnci Holding olarak yayınladığımız ikinci “Sürdürülebilirlik Raporu”muz da tam da bu bakış açısı ile hazırlandı (2022 yılı Sürdürülebilirlik Raporumuza bu linke tıklayarak ulaşabilirsiniz). Raporumuzda çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler, iş birliği içerisinde olduğumuz sivil toplum örgütleri, girişimciler, yatırımcılar ve birçok paydaşımızın görüşüne yer verdik.
Peki birçok paydaş, taraf ve kurumun beklentisini karşılaması beklenen, şeffaf sonuçların ve gelişime açık yönlerin belirtilmesi gereken, risk ve fırsatların kaynaklar ışığında değerlendirmesini içeren aynı zamanda çevresel anlamda “yeşil aklama” tuzağına düşmeden hazırlanan raporların uyması gereken standartlar nelerdir? İşte bu noktada Avrupa Yeşil Mutabakatı (Green Deal) ile birlikte hayatımıza daha sık giren ve birçok standarda karşılık gelen ESRS, CSRD, GRI, TFCD, ISSB gibi kısaltmalar ne anlama geliyor?
ESRS - European Sustainability Reporting Standards - Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartları; şirketlerin sürdürülebilirlik raporları hazırlarken harcadıkları zamanı ve finansal kaynakları tasarruflu kullanmalarını sağlamak amacıyla, sürdürülebilirlik raporlarında yer alması gereken konuları standart hale getirir.
CSRD - Corporate Sustainability Reporting Directive - Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi; ortak sürdürülebilirlik standartlarını belirleyerek kullanımını teşvik eder ve bu sayede sürdürülebilirlik raporlamasının kalitesini artırır, şeffaf ve sorumlu bir iş yapma kültürünü teşvik etmeyi hedefler.
GRI – Global Reporting Initiative – Küresel Raporlama Girişimi; şeffaflık ve hesap verebilirlik prensipleriyle uyumlu bir şekilde, firma boyutu ve tipinden bağımsız olarak tüm şirketlere sürdürülebilirlik konularında kılavuzluk eder, bu da sürdürülebilirlikle ilgili çeşitli paydaşlar arasında güvenilir ve karşılaştırılabilir bilgi sağlar.
TFCD - Task Force on Climate-related Financial Disclosures - İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü; şirketlerin iklim değişikliği ile ilgili riskleri ve fırsatları nasıl yönettiklerini raporlamak için bir çerçeve sunar. Bu çerçeve, üst yönetimin iklim risklerini sahiplenmesini (yönetişim), bu yaklaşımın kurum stratejilerine entegrasyonunu (strateji), iklim risklerinin diğer kurumsal uygulamalarla uyumlu yönetimini ve risklerin takip edilebilirliğini (risk yönetimi) içerir.
ISSB - International Sustainability Standards Board - Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu; yatırımcıların sürdürülebilirlik raporlama gereksinimlerini karşılamak amacıyla sürdürülebilirlikle ilgili finansal raporlama standartlarını belirleme ve geliştirme görevine sahip bir kuruldur. Kurul, 2023’te küresel sermaye piyasalarında sürdürülebilirlikle ilgili açıklamalarda yeni dönemin başlamasına öncülük eden ilk iki küresel standardı olan IFRS S1 (sürdürülebilirlikle ilgili finansal bilgilerin açıklanmasına ilişkin genel gereklilikler) ve IFRS S2 (iklimle ilgili açıklamalar) standartlarını yayınladı.
Kısaca bu karışık ve birbiri ile benzeyen kurum/kurul/standart kısaltmaların ana amacı; kurumların yaratması gereken çevresel ve sosyal etkiler, raporlamalar içerisinde yer alan bilgi ve verilerin doğru, şeffaf ve takip edilebilir olması anlamında küresel ve herkes tarafından anlaşılabilir çerçeveler çizmek. Yatırımcı gözünden ise önem ve gerekliliği artan iki nokta ise şirketlerin performanslarını değerlendirirken finansal tablolarında sunulan bilgilerin yanı sıra sürdürülebilirlik açıklamaları.
İklim krizi ile birlikte elimizde kalan doğal kaynakların azlığı ve sonsuz ihtiyaçlarımızı da bir arada düşündüğümüzde artık “sorumlu” üretip “sorumlu” tüketmekten ve bunları kanıtlayabilir şekilde ortaya koyarak ve gerektiğinde telafisi yapabilecek şekilde planlamalarını raporlar aracılığıyla paylaşabilmek şu an için elimizdeki en iyi yöntem ve çözümler arasında!
İnci Holding'in 2022 yılına ait çevresel ve sosyal performansını içeren ikinci sürdürülebilirlik raporunu inceleyen herkese keyifli okumalar dilerim.
Aşağıdaki karekodu okutarak raporumuza ulaşabilirsiniz.