“Yeniden Günlerden 25 Kasım…
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Diğer bir deyişle, şiddetin cinsiyet temelli artışına karşı uluslararası düzlemde kavramsallaşmış bir gün.
Bu gün, dünyanın her yerinde aynı anlamı taşıyor. Fiziksel şiddetin görünür kılınması sonucunda, mücadelesi verilen yasal hakların kazanılması için bugünleri layıkıyla anmak, hakkında içerikler üretmek kıymetli bir hissiyat.
O halde, kadına karşı şiddet türlerinde fiziksel ve cinsel şiddet dışında, daha az bilinen kavramlar dünyasına doğru bir kapı aralamak istiyorum. Buyurunuz; kapıdan içeriye girmek, girdiğiniz düşünce odasında iç sesinizle konuşmak, sonrasında ise elimizdeki bilgileri yaygınlaştırmak serbest.”
Üzerinden 1 yıl geçen yazımdan kotasyon almak şiddet kavramları arasındaki ısrarlı takibe girmiyor, bu da yaygınlaştırılması serbest bir bilgi. Gönül isterdi ki, bu kavramlar zenginleşmesin ve bir devam yazısı gündemimizde olmasın fakat zihnimizdeki dünya zaman zaman -hatta çoğu zaman- gerçeklikle uyuşmuyor. Geçen 1 yıllık süre zarfında literatürde olan fakat daha çok gündeme gelen bazı kavramlar türedi. Hatta bu kavramların her birine hayat veren bir olay yaşandı ve dünya genelinde güçlü bir sembol haline geldi: MAHSA AMİNİ.
Tahran'da 13 Eylül'de "ahlak polisi" olarak bilinen İrşad devriyeleri tarafından gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin 16 Eylül'de yaşamını yitirmesi önce ülkede, sonra dünyada infiale yol açtı. Amini'nin 17 Eylül'de memleketi Sakkız kentindeki cenaze töreni sonrasında zorunlu başörtüsü ve ahlak polisine tepkiyle başlayan gösteriler, ülkenin birçok kentine yayıldı. Bugüne kadar uzanan kaybın yankıları dünyanın her yerindeki kadınların saçını kesme eylemiyle anılmaya devam ediyor.
Mahsa Amini'ye ithaf etmek istediğim bu yazıda, şu dakikadan itibaren; çığ gibi büyüyen bu insanlık suçuna, ikili ilişkilerde başlayıp önce aileye, oradan da topluma sirayet eden şiddet döngüsü ve bazı kavramların tanımıyla baş başa kalacağız.
Şiddet, genelde bir döngü halinde gerçekleşiyor. Bu durum, kadının şiddete uğradıktan sonra gerekli önlemleri almak için harekete geçmesinde de bir engel oluşturuyor. Şiddetin tekrarlanabileceğini bilmek, erken önlem almak açısından çok önemli.
1- Gerilim Dönemi
Şiddet uygulayan kişi çeşitli sorunları bahane ederek gerginlik yaratır. Şiddet uyguladığı kişinin davranışlarını kontrol etmeye çalışır. Yapması ve yapmaması gerekenleri söyler. Mağdur kendini endişeli hisseder, gergin atmosferi hafifletmeye, sözleri ve davranışları konusunda dikkatli olmaya çalışır.
2- Şiddet Dönemi
Şiddet uygulayan; sözlü, psikolojik, fiziksel, cinsel veya ekonomik olarak karşısındaki kişiye saldırır. Mağdur kendini aşağılanmış, üzgün hisseder ve haksızlığa uğrar.
3- Barışma Dönemi
Şiddet uygulayan, pişman olup veya pişman olduğunu söyleyip mağdurun gönlünü almaya çalışır ve olumlu bir tutum sergiler (Bknz: Mahvolduğumuz Bergen hikâyesi). Mağdur, şiddet uygulayanın çabalarını olumlu karşılar.
4- Sakinlik/Bahane Dönemi
Şiddet uygulayan, davranışları için bahaneler üretir. Mağdur, şiddet uygulayanın bahanelerini (gerekçelerini) anlamaya çalışır, değişmesi için yardım eder, kendi algılarından şüphe eder ve durum için kendini sorumlu hisseder.
Kavramlar Sözlüğünün Gündeme Gelen Diğer Üyeleri
Kiminle ilgili olursa olsun, şiddetten bahsederken; güncel politik dilin kaygısıyla baş başa kalabiliriz. Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nin bu kaygılar için bir kavramlar sözlüğü var. “Kurban” sıfatının nelere tekabül ettiğini, rıza ve rıza inşası arasındaki ilişkiyi, son yıllarda tanımlanan bir şiddet biçimi olarak “gashlighting”i inceleyen sözlüğe de buyurun birlikte bakalım:
1- Hayatta Kalan
Hayatının bir döneminde cinsel şiddetin herhangi bir biçimine maruz bırakılmış olan.
İngilizce’de survivor kelimesinden gelmektedir. Cinsel şiddete maruz bırakılmış bireyler için, “mağdur” ya da “kurban” yerine daha güçlendirici olan “hayatta kalan” kelimesinin kullanılması tercih edilir.
Hayatta kalmak; yaşanılan şiddet ve yarattığı travmanın ölçüsü ne olursa olsun, içimizdeki güçle, kendimize tutunarak ve çevremizden destek alarak şifa bulabileceğimizi, daha tatminkâr ve üretken bir hayat yaşayabileceğimizi bize anlatır.
2- Rıza İnşası
Kişinin rıza göstermediği herhangi bir cinsel davranıştaki “hayır”ı “evet”e çevirmek için kullanılan ve “fiziksel zorlama içermeyen” bütün yöntemler.
Bu yöntemler ısrar (sürekli talep etme), manipülasyon (rahatlatıcı yalan söyleme), duygusal tehditler (rıza verilmezse başkalarına gitme tehdidi), ikna süreçleri (hediyeler, maddi destek ve ikram), duygusal baskı (kişiye kendini suçlu hissettirme), kaygıyı azaltma (birliktelik üzerine verilen güvenceler) vb. olabilir.
Oysa her birey cinsiyetinden bağımsız olarak, cinsel davranışlara rıza göstermeyi veya göstermemeyi seçer. Rızanın inşa edilmesi, bu seçimlerin bulanıklaşmasına ve hayatta kalanın maruz bırakıldığı şiddeti çok sonra fark etmesine sebep olabilir.
Rıza inşasını başkaları üzerinde kurabildiğimiz gibi, kendimiz üzerinde de kurabiliriz. Rıza inşasının sorgulanması; kendimizi ve birbirimizi dinleme, iletişim kurma, bilgilerimizi değil duygularımızı anlama ve ifade etme, sınırlara saygı gösterme üzerine bir güçlenme ve özgürleşme sürecidir.
3- Gaslighting
Birini bilinçli şekilde sürekli manipüle ederek onun gerçekliğinin yerine kendi gerçekliğini koymak. Bir kişiyi kendi algısından ve hafızasından şüphe duyacak hale getirerek delirtme girişimi.
Gaslighting terimi 1944 yapımı Gaslight filmiyle ortaya çıktı ve daha sonra psikolojide “gaslighting kavramı” olarak kullanılmaya başlandı. Aslında spesifik olarak o filmdeki mağdura yaşatılan bir psikolojik şiddet türünü tarifliyor. Ancak bugün flört ve aile gibi yakın ilişkilenmelerde yaşanan duygusal şiddet biçimlerinin birçok türü de “gaslighting” olarak ifade edilmeye başlandı. Böylece duygusal şiddetin sadece bir biçimi olan manipülasyon ve manipülasyonun sadece bir türünü ifade eden gaslighting, şemsiye bir kavram gibi algılanır oldu. Duygusal bir şiddete maruz bırakıldığını hisseden ama ne olduğunu tanımlayamayan birçok insan “evet ben de bunu yaşadım!” diyerek bu kavrama tutunuyor.
4- Mağdur Suçlayıcılık
Yaşanılan bir mağduriyette çeşitli gerekçelerle kabahati o mağduriyeti yaşayan kişiye yapıştırarak faili aklayan yaklaşım.
Mağdur suçlayıcılık İngilizce’de “Victim-blaming” olarak kullanılıyor. Cinsel şiddet durumlarında, mağdur olan kişide kusur ya da kabahat bulmaya çalışılarak mağduriyetin kendisinin o kusur üzerinden ortaya çıktığı mesajı verilir. Mağdur suçlayıcılar “hiç kimse cinsel şiddeti hak etmez” yerine “bazı insanlar cinsel şiddeti hak eder” düşüncesinden beslenir. Çoğu zaman açıktan suçlamada bulunmaz, örtülü olarak mağdurun şiddeti hak ettiğini telkin ederler. Ancak “şunu yapan tacizi hak eder”, “bunu giyen tecavüzü hak eder” gibi açıktan mağdur suçlayıcılar da bulunmaktadır. Mağdurun cinsel şiddeti hak etmediğini ispata çalışan çeşitli ahlaki-toplumsal gerekçeler sunulması da aynı yaklaşımı (bazıları yaptıklarıyla cinsel şiddeti hak eder) beslediği için dolaylı olarak mağdur suçlayıcılıktır.
Türkiye’de hiç kimsenin kendinden utandırılmadan ve açıktan “ben cinsel şiddete maruz bırakıldım” diyememesinin, yaşadığı şiddeti gizlemek zorunda kalmasının birinci sebebi mağdur suçlayıcılıktır. Cinsel şiddetin sürekli mağdur olan kişi üzerinden konuşulmasına sebep olduğu için; failler yok sayılarak toplumda cinsel şiddetin sebebi belirsiz ve çözümü olmayan bir gerçeklik olarak algılanması sonucunu da doğurmaktadır. Cinsel şiddet üzerine konuşan, yazan, yorum yapan herkesin, kendinde ve diğerlerinin yaklaşımında mağdur suçlayıcılık olup olmadığını sorgulaması ve üzerine farkındalık geliştirilmesi, en az rızanın varlığının sorgulanması kadar önemlidir.
Yazının girişinde Mahsa Amini üzerinden bu kavramların örneklerini göreceğiniz hissiyatına kapılmış olabilirsiniz fakat tam karşılığı yerine daha derinlerde bir bağ var. Hayatını kaybeden Amini’nin maruz kaldığı orantısız şiddet bu kavramlarla beslenen kimseler tarafından uygulandı. Maalesef direkt en acı sonucunu görmüş olduk. Farkında olmamız belki de o döngüyü kırmanın ilk ve en önemli adımı...
*Bu yazı kaleme alınan birçok yazının derlenmesiyle oluşturulmuştur.
Kaynaklar